OPERET SANATI VE TÜRK OPERETLERI
Emel ŞENOCAK
 

Türk Opereti’nin gelişimini üç evrede inceleyebiliriz.

       1. Meşrutiyet öncesi.

       2. Meşrutiyet sonrası.

       3. I.Dünya Savaşı sonrası

       Cumhuriyet Dönemi,olarak ayırabiliriz.

       XVIII. yüzyılda Osmanlı Imparatorluğu’nda Batılılaşma hareketleri III.Selim’in girişimleriyle askeri ve siyasi alanda Islahat Hareketleri eğitim ve kültür alanlarına da yansımıştır. Avrupa eğlence tarzı ve görenekleri giderek yaygınlaşırken Izmir ve Istanbul’da Batılı tiyatro ve operet toplulukları Orta oyunu ve Karagöz gibi geleneksel oyunlardan oluşan oyunlarla Türk Tiyatrosu da etkilenmiştir.

       1826 yılında Mehterhanelerin kapatılmasından sonra Muzıka-yı Humayun kurulmuştur. 1828 yılında Donizetti yönetiminde konserler vermişlerdir.

       1542 yılına uzanan bir geçmişi olan opera ve bale topluluğu Istanbul’da yaşamakta olan yabancı elçilerin eğlenceleri olarak bilinmektedir.

       1797 yılında Topkapı Sarayında III.Selim’in opera temsilleri izlediği bilinmektedir.

       II.Mahmut’un 1839 yılında yayınladığı “Tanzimatı Hayriyye” fermanı ile her konuda görülen Batı etkisi musiki zevki ve gelenekleri üzerinde de etkisini göstermiş bu dönemde çok sesli musiki önem kazanmıştır. Mehterhanelerin yerine Mızıkay-ı Hümayun yerini almış marşlar, polkalar, valsler çalarak askeri bandonunda kültür ve sanat alanında değişim rüzgarına uyduğu görülmektedir.

       Tanzimatın yarattığı, “Alaturka-Alafranga” musiki çeşitlemesi rekabeti saray musiki kurum-larına yansımış, Osmanlı bir taraftan geleneklerini korurken diğer taraftan da Batıdaki yenilikleri kabul ettiği görülmektedir. Bu dönemde Padiha’ın ve aristokratlarının ilgi alanın opera ve Türk operetleri girmişti.

       XIX. yüzyılda Istanbul’da Italyan operet toplulukları konser ve temsiller vermekte idi. Italyan besteci Rediglia’nın bestelediği “Şaban” operası Türk musikisinin makamlarını içeren motiflerin bulunduğu oyunun müziğinde yer alan Osman Bey’in bestelemiş olduğu “Nihavent Peşrevi”de orkestraya uyarlanmıştır. (Meydan Larousse, 1972, s:565).

       XX. yüzyıl başlarında Yunan ve Viyana Tiyatroları Oper ve Operet temsilleri vermek için Istanbul’da sıkı bir rekabet içine girmişlerdir. Örneğin; 1896 yılında Tepebaşı Tiyatrosu’nda R.Scognamiglio Operet topluluğu temsillerini verirken, Concardio Tiyatrosu’nda Labruna Topluluğu “Aida” operasını oynadığı gece, Scognomiglio operet topluluğu da “Aida”nın paradisini oynamışlardır, bu rekabetin başka bir örneği 1899 yılında Tepebaşı Tiyatrosu’nda Fransız Operet topluluğunun aynı gece Meihac ve Halevyin gülünç opereti Barbe Bleu (Mavi Sakal)ı oynamışlardır. (Konuralp, 1989).

       Istanbul’da Italyan ve Fransız operetleri sahnelenirken etkisini Türk sanatçıları üzerinde göstermektedir. Bu dönemde Dikran Çuhaciyan birçok oyunları sahneye koymuştur. 1868 yılında Güllü Agop ve Çuhaciyan birlikte Tenor Ovens Fenedi ve Benliyan gibi büyük oyuncuların bulunduğu ekibi ile Kemani Haydar Bey’in bestelerinin de olduğu pek çok oyunda beraber olmuşlardır. (1874) “Arif’in Hilesi”, “Köse Kahya”, “Pembe Kız”, “Zeybekler” gibi oyunlar sahnelenmiştir.

       1876 yılında metnini Yakvo Nalyan’ın yazdığı Dikran Çuhaciya’nın sergilediği “Leblebici Horhor” oyunu çok ün kazanmış ve yurt dışına turneye çıkan ilk oyun olmuştur. Oyunların sergilendiği Gedik Paşa Tiyatrosu da çok önemli bir yere sahip olmuştur. (Türkiye Ansiklopedisi, 1988, s:1222).

       Aynı dönemde ezgilendirilmemiş operetlerden Manastırlı Mehmed Rıfat Bey ve Metin Hasan Bedrettin Paşanın “Ebul Fedo” bunlardan biridir.

       1884 Ahmed Midhat Efendi’nin yazıp, Lavtacı Hıristo’nun ezgilediği “Zeybekler” oyunu çok beğenilmesine rağmen kayıtları günümüze ulaşmamıştır.

       23 Temmuz 1908’de II.Meşrutiyetin ilanı fikir ve sanat hayatına önemli katkılar sağlmıştır.

       1914’de I.Dünya Savaşının başlaması bile Darülelhan ve Darülbedayi’nin kurulmasını engelleyememiştir.

       Meşrutiyet döneminde Tuluat Tiyatrolarında ve operet topluluklarında bir çok Türk oyuncu yetiştirmiştir. 1918 yılından sonra Kaptanzade Ali Rıza Bey’in yönetiminde açılan Istanbul Operet Heyeti konusunu ve müziğini Türk tarihinden alan operetler gerçekleştirmektedir. Musahipzade Celal’in Yedekci, Istanbul Efendisi, Lale Devri, Macun Hokkası, Atlı Ases, Demirbaş Şarl gibi oyunlar bu düşüncenin ürünleri olmuştur. Muallim Ismail Hakkı Bey, Leon Hancıyan, Türk operet-lerinde önemli bir yere sahiptir.

       1915 yılından itibaren Istanbul sahnelerinde Hilvliahmer Çiçeği, Ayşe, Caresaz eserleri ile tanınan Muhlis Sabahattin ve Celvl Shir, Istanbul Operet Heyetine katılmışlardır. Süreyya operetiyle önemli bir üne kavuşmuşlardır. Muhlis Sabahattin Bey kendi adını taşıyan bir topluluk kurarak turnelere çıkmışlardır.

       Türk Musikisi bestekvrlarından operetlere ilgi duyan Subhi Ezgi ilk defa Şehzadebaşı’ndaki Ferah Tiyatrosunda oynanan “Lale Devri”nin bestelerini Nedim’in 28 adet şiirini alarak oyunu sergilemiştir.

       Hasan Feritd Alnar, Fahri Kopuz, Kaptanzvde Ali Rıza Bey, Türk operetlerine besteleriyle zenginlik kazandırmıştır. Operet sanatına damgasını vuran Levon Hancıyan ile Muallim Kazım Bey (Uz) operet müziğine birçok hizmet vermiş “Operet Devri”nin mimarları olmuşlardır. Muhlis Sebahattin, Türk musikisi tarzında bestelenen operetlerin son temsilcisidir.

       1930’larda Batı müziği tekniği ile sahnelenmeye başlayan Türk operetleri Ekrem Reşit Rey yazıp, kardeşi Cemal Reşit Rey’in bestelediği bilinmektedir. Rey kardeşlerle “Şehir Tiyatroları”nda operet süreci başlamıştır.

       Özel Tiyatrolar da sahnelenen Sokak Kızı Irma, Keşanlı Ali Destanı, Bulvar gibi müzikli oyunlarla bu geleneği yaşatılmaya çalışılmıştır.

       1970’li yıllarda Cemal Reşit Rey’in müziklerini yazdığı “Uy Balon Dünya”, Yaygara 30 gibi oyunlar sahnelenmiştir.

       1981 yılında Rey kardeşler “Deli Dolu” operetini sahneye koymuşlardır.



Materiallarla bütövlükdə tanış olmaq üçün jurnalın çap variantına müraciət edə bilərsiniz.









Copyright by Musigi dyniasi magazine
(99412)98-43-70