ÌÓÑÈÃÈ ÒÀÐÈÕÈ
MEHTER VE MUSIKI
Şevki Faruk KANCA (Almaniya, Düsseldorf)
Search

ÌÓÑÈÃÈ ÒÀÐÈÕÈ
KLASIK TÜRK MÜSIKISINDE DINI BESTE FORMLARI
Haluk Yüsel (Almaniya, Düsseldorf)
MEHTER VE MUSIKI
Şevki Faruk KANCA (Almaniya, Düsseldorf)

 


1 . MEHTERHANELERIN TARIHÇESI
Türklerde müziğin askeri amaçlı kullanılması ilk Türk devletlerine dayanır. Ancak bunun tarihinin kesin olarak bilinmediği gibi, Türk metinlerinin tarih sayfalarına geçmesiyle birlikte belirginlik kazanır. Milattan önceki çağlar için kesin yargılara varmanın zor olmasına karşın Türklerin Islamiyet’i ilk kabullerinin ardından bilgiler daha bir netliğe ulaşırken on altıncı yüzyıldan itibaren de artık elimizde kesin sonuçlar çıkartabileceğimiz materyaller yer alır. On altıncı yüzyılda zaten ordunun bir parçası durumunda olan bu müzik ve kültür kuruluşu “Mehterhane” ismini alarak hem kurumlaşır, hem de formsal ve teoriksel olarak belirlenmiş ve kurallara oturtulmuş bir sistem içerisine girer.

       Farsça da “mihter” olarak geçen “mehter” 1 kelimesi; “ekber” (en büyük) ile “Azam” (pek ulu) sözcüklerinin birleşimini temsil eder ve kelimenin çoğulu da “mehterhan” olarak geçer. Mihter kelimesini ele alırsak, “mih”; büyük anlamını, “ter”; “-ta, -da” edatlarını simgeler. “Mihter” veya “Mihtar” şeklinde bazı Islam devletlerinin saray teşkilatlarında görevli memur veya vezir manasında da kullanılmıştır. Mehter deyiminin Osmanlılarda ne zamandan beri yer ettiği kesin olarak belli olmamasına karşın on yedinci yüzyılda devlet bünyesinde mehter adı ile anlaşılan mevkiler yer almaya başlamıştır. Bunlar: <> veya <> yani alemdarlar2 ve çalıcı mehterler, <> yani konak ve sarayların dahili işlerini gören kavaslardır.

       “Mihter” veya “Mehtar” kelimeleri Araplarda ve Iranlılarda hiçbir yüzyılda müzisyen anlamında kullanılmamıştır. Kamuslarda, Ferhenklerde, ve eski edebi metinlerde bu konuda o ülkelerle alakalı hiçbir kayıt bulunamamıştır. Kelimeyi mehter seslenmesiyle ve müzisyen anlamıyla ilk kullananlar Türkler olmuştur.

       Ilk Türk yazıtlarından olan Şine-Usu yazıtı, Orhun yazıtları, Göktürk yazıtları, Divanü Lügat-it Türk, … vb. Türklüğün ilk yazılı kalıntılarından anlaşıldığına göre Tuğ ve Mehter Türklerde bir bütün durumundaydı ve kelime olarak da Tuğ; kös3 ve davul4, nevbet5 davulu, mehterhane ve sancak anlamlarını kapsıyordu. Yine bu yazıtlardan anlaşıldığına göre on ikinci yüzyıldaki Türk korosu “Nvy-i Türki” ismiyle savaşlarda çalıyordu. Ayrıca yine bu yazıtlara dayanarak söyleyebiliriz ki, Büke Budraç, Arslan Tekin Gazi ve Kaşgarlı Mahmud’un ordularında da borular ve davullar çalınıyormuş.

       On beşinci yüzyılda yaşamış olan Hoca Abdülkadir-i Meragi’nin Türk tuğunun geçmişini araştırması bize mehter müziğinin izlerinin onuncu yüzyıllara kadar dayandığını göstermiştir. “Ilk çağ uygarlıklarından daha önceki çağlarda ordular musikiden yararlanmaktaydı. Bu ara Türk askerlik tarihinde musikinin yeri üzerindeki anılar M.Ö. dördüncü yüzyıla kadar inmektedir. Daha önceki çağlarda da Türklerin bir musikisi olduğu sanılmaktaysa da, bu sanıyı destekleyecek kesin belgeler yoktur. Gazimihal, “Mehterhane” kelimesinin ve aynı anlama gelen “Tabilhane” ve “Nakkarhane” kelimelerinin öz Türkçe olmayışına bakarak, Mehterhane ocağının kaynağının Türk değil de Arap yada Fars olduğunu sananların yanıldığını öne sürüyor. Bundan başka, Mehter takımlarında kullanılan çalgıların adlarının (zurn, nefir, tabil, zil) aynı yanlış sanıyı uyandırabileceğine değiniyor. Bu adların aslında, Türklerin Islvmlığı tanımalarından sonra kullanılmaya başladığını, oysa kurumun olsun, çalgıların olsu n kaynağını Orta Asya Türklerinde bulunduğunu belirtiyor.” 6

       Eski Türk devletlerinde önemli olaylarda veya farklılıklarda7 mehter bir haberci durumundaydı. Türk hakanlarının tuğlarının altında mehter çalınırdı. Ayrıca eski Türkler için kutsal sayılan sancak da mehterle bir bütün durumundaydı ki zaten ikisi birlikte de Tuğ diye nitelendirilirdi ve Tuğun açığa çıkartılarak dalgalandırılması da bir savaş habercisi olarak sayılırdı. Bu nedenden dolayı da mehter bir savaş aracı durumuna gelmişti. Ancak mehter hiçbir Türk devletinde savaş aleti durumunda kalmamış, barış durumlarında, kutlamalarda, eğlencelerde, alay törenlerinde de kullanılmış ve devletin bir parçası durumundan da asla kopmamıştır 8.

       Avrupa kaynaklı mehterle ilgili araştırmaların çoğunda mehter müziği bir askeri müzik olarak düşünülmüştür. Ilk olarak böyle düşünülse de yapılan tarihi çalışmalar göstermiştir ki, mehter müziği yalnız askeri müzik değil, repertuarındaki çeşitliliğiyle ve kullanım zenginliğiyle de çok geniş bir müzik deryasıdır.

       Askeri müziğin Ilk Çağ medeniyetlerinde var olduğunu çeşitli ikonografik resimlerden yola çıkarak söyleyebiliyoruz. “Firavunlar Mısır’ının ordusunda bir nevi kısa borular çalan bölükler bulunduğunu; Sümerlerin iri davullar kullandıklarını biliyoruz… Fakat, davul, zurna, boru ve zil gibi aletleri takım halinde kullanan ve bu takımları resmi tören ve orduda çaldıran ülkenin başlangıçta Orta Asya olduğunu düşündüren tarihi kayıtlar muhteliftir. << Orta Asya’dan getirilme aletlerle milattan iki asır önce böyle bir takımın Çin’de kurulduğunu>> muasır bir Çin kaynağı haber vermiştir. Askeri muzikayı güney ve batıya doğru erkenden yayanlar da Türkistanlılar olmuştu. Orta zamanda Hindistan, Irak, Mısır ve Anadolu’nun saray ve ordularında benzer takımlar kuruldu. Türlü kültür münasebetleri askeri muzika örneğini Endülüs’e9 kadar yaydı. Haçlı seferlerinden sonra doğu ordu aletlerinin Avrupa askeri tarafından iktibas edildiği sabittir.” 10

       Mehter aslında Türklüğün bir felsefi akımıdır, onların yaşayışlarının bir parçasıdır. Yeri geldiğinde Türkler için en büyük sevincin müjdecisi, yeri geldiğinde de en kara haberin temsilcidir mehter. Savaşta askerlerin psikolojik dayanağı, nöbetlerinde uyanık kalmalarının anahtarı, düşmanlarının da korku kaynağıdır. Evliliklerde, sünnetlerde, güreş müsabakalarında, Türklere has eğlencelerde mehter ayrılmaz bir bütün olmuş ve Türk sosyal yapısının vazgeçilmez bir kurumu olmuştur.

       Türklerde davul çalmak çok farklı durumları simgeleyebilirdi. Günün devirlerinin değişmesi, Saltanat dönemleri, bulut kükredi, … vb. sebeplerden ötürü davul çalınması Türklerde Islamiyet’ten önce çok yaygın geleneklerdi. Yine bu dönemlerde daha bir çok gelenek doğrultusunda davul çalınırdı, hatta o zamanlarda kutsal sayılan Tuğlar için kurbanlar kesilirken diğer tarafta da davul çalarlardı. Davulların ve diğer mehter sazlarının Türk devlet yapısındaki önemini de en çok Göktürklerle birlikte görmeye başlarız. Göktürk devletindeki memuriyetlerin yetkileri arttıkça o kuruma bağlı mehterlerde büyür, yine Göktürklerle birlikte tayinler, devlet atamaları ve yeni görevlendirmeler mehter eşliğinde yapılmaya başlamıştır. Tuğ’un özgürlüğün simgesi haline gelmesi de uzun yıllar Göktürk ve Uygur devletlerinin himayesinde varlığını sürdürmüş bir Türk devleti olan Hıtay devletinin kurucusu, Kitan kabilelerinin bağımsızlıklarını ilan eder etmez Tuğ sistemlerini yapmalarıyla gerçekl eşmiştir.

       Türkler ile Çinlilerin tarih boyunca gerçekleşmiş savaşları çok meşhurdur. Zaten tarih sayfalarında da Çin settinin Türklerden korunmak amacıyla yapıldığı yazmaktadır. Çinliler savaşlarında Türk sancaklarıyla birlikte davulu da –yani tuğu- ele geçirdikten sonra yendiklerini ilan ederlermiş.

       Mehterin felsefesini anlamak için öncelikle tarihine inerek neden var olduğunu, nasıl ortaya çıktığını ve zamanla gerçekleşen evrimini bilip, bu kültürün Türkler için önemini kavramak gerekmektedir. Nevbet Geleneği olarak adlandırılan davul çalma geleneği tüm mehterin var oluş amacının temelinde yer almaktadır. Türkler tuğun altında davul çaldırmayı, gök yüzündeki değişimleri, günün durumlarını ve diğer tüm mehter enstrümanlarının çaldırılmasını, önemli ve saygın bir konumda niteler ve bunlara “Nevbet Töreni” derlerdi. Nevbet törenleri kimi tarihçilere göre dinsel amaçlı olarak kendilerini göstermiştir. Zaten nevbet geleneğinin en bilindik örneklerinden birisi Şaman davulunun çalınmasıdır. Nevbet geleneği bilindiği kadarıyla ilk olarak Hun Türklerinde varlığını göstermiştir. Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan nevbet anlayışı bir uyandırmadır, uyarmadır, haber vermedir, ibreti alemdir, zaman ayrımının11 ifadesidir.



1 Zekai, K.,”Dini Musiki Dersleri”, Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi, Istanbul 1991, sf.15Ihya C.II,S.268
2 Ihya C.II, S.268.
3 Teganni kelimesi güzel sesle okuma sanatıdır.
4 Prof. Dr.Uludağ, S., “Islam Açısından Musiki ve Sema”, Istanbul, sf. 213-216
6 Dr. Özalp, M. N., “Türk Musikisi Tarihi I. Cilt- Derleme” T.R.T. Yayınları Ankara sf.27
7 Kaplan, Z.,. “Dini Musiki Dersleri”, Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi,Istanbul 1991, sf.54
8 Dr. Özalp, M. N., “Türk Musikisi Tarihi I. Cilt- Derleme-“ T.R.T. Yayınları Ankara sf.43
9 Aşr-i Şerif: camilerde bir yapraktan az okunan Kuran-ı Kerim’ dir. Bir kişi okuyabildiği gibi birkaç kişide okuyabilir.
10 Dr.ÖzaLP, M. N., “Türk Musikisi Beste Formları”, T.R.T. Yayınları, Anakara, sf 46
11 Zekai, K., “Dini Musiki Dersleri”, Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi,Istanbul 1991, sf.70

   
    copyright by musiqi dunyasi 2000-2005 ©

 


Next Page