ÌÓÑÈÃÈ ÒÀÐÈÕÈ
MEHTER VE MUSIKI
Şevki Faruk KANCA (Almaniya, Düsseldorf)
Search

ÌÓÑÈÃÈ ÒÀÐÈÕÈ
KLASIK TÜRK MÜSIKISINDE DINI BESTE FORMLARI
Haluk Yüsel (Almaniya, Düsseldorf)
MEHTER VE MUSIKI
Şevki Faruk KANCA (Almaniya, Düsseldorf)

 


Mehterhaneler kullanıldıkları hemen her yerde mutlaka Allah’a dua ederlerdi ve bunu da kendilerine özgü bir şekilde gerçekleştirirlerdi. Mehterhanelerin kendisine özgü “Eyyam-ı adiyye gülbankı” 32 şöyledir: Sesi gür bir mehterhan herzesin önünde yüksek sesle okur “Allah Allah... Celil-üc-Cebbar, Muin-üs-Settar, Halik-ul-Leylü ven-nihar, Lvyezal, Zülcelvl, birdir Tanrım onun birliğine, 33resül-ül Enbiya peygamberimiz Cenab-ı Ahmed-i Mahmud, Muhammed Mustafa... (bütün efrad elleri göğüsde olduğu halde rukıe gelir gibi eğilirler. Padişah geldiği zaman ise sadece baş eğer, daha ziyade eğilmezler) vl-i evlvd-ı Resul-ü müşteba imdat-ı ruhaniyetine, piran, mürşidin, aşıkon, kuragerin, vasilin, hame-lei Kur’an, güzeştegan, ehli iman ervahına, avn-i inayetine, halifet-ül-Islvm es-Sultan Ibn-is-Sultan… Bilcümle Islvmın necat ve seadet ve selametine pirler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler demine devranına; (Hu) diyelim”34 ve tüm mehter dokuz defa “Hu” der ard ından da üç kez kös vurur ve müzikal terkibin başlamasını gerektirecek işlemlere sıra gelmiş olur.

       Mehterhan savaşlardayken de yine hilal konumunu alır ve ardından Savaş Gülbankı okunur. Savaş Dülbankı Şöyledir: “Euzübillah, euzübillah Hüdaya şükr-i bihad, la ilahe illallah, Elmelik-ü-Hakk-ul-mübin, Muhammed Resulullah, sadık-ul-vad-ül emin, inna fetehnaleke fethan mübina ve yensurukvllvhu nasren aziza. Ey padişahu halifetullah elisslamu aleyke avnullah. Sensin haris-i din-i mübin. Haris-i Şeriatullah. Uğurun açık olsun ey Padişahım. Ömrü ikbalin müzid, hüda kılıcını tahtegvn-ı mülkünü eylesin ta yrvmi haşre kadar medit, ruh-ı pvk fahr-i vlemi hoşnud ettin. Hak gazay-ı ekberin eylesin mübarek ve said….”35 Bu dua tüm mehterhanenin önünde oldukça gür bir sesle okunduktan sonra, ince ve gür sesli bir mehterhan öne çıkar ve olağanca sesiyle “Nasrün minallahi ve fathün karib, ve başşiri’l mü’minin” ayetini okur ve hemen ardından da üç kez “Allah” denecek kadar bir süre durur ve hep bir ağızdan üç kez “Allah” diye bağırılır, bunun ardı sıra da bütün ens trümanlar trombole yapar, aynı zamanda da “Allah Allah” diye bağırırlar ve sonra Gülbank devam eder: “Eli kan, kılıcı kan, sinesi üryan, ciğeri püryan, meydan-ı şahadette Allah yoluna revan, gazay-ı şühedaya cemali Hak görünür vyvn, kahrımız, gazabımız düşmana ziyan; ya Rahman.(...) resül-ül Enbiya peygamberimiz Cenab-ı Ah-med-i Mahmud, Muhammed Mustafa... (bütün efrad elleri göğüsde olduğu halde rukıe gelir gibi eğilirler. Padişah geldiği zaman ise sadece baş eğer, daha ziyade eğilmezler) vl-i evlvd-ı Resul-ü müşteba imdat-ı ruhaniyetine, piran, mürşidin, aşıkon, kuragerin, vasilin, hame-lei Kur’an, güzeştegan, ehli iman ervahına, avn-i inayetine, halifet-ül-Islvm es-Sultan Ibn-is-Sultan… Bilcümle Islvmın necat ve seadet ve selametine pirler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler demine devranına; (Hu) diyelim.” 36 denir ve sonra tüm mehterlerin de katılımıyla “Huuuu”... derler ve bütün mehter takımı -davul ve ziller şiddetle- vurarak hep bir ağızdan dokuz defa “Hu” çekerler ve hepsini n durmasıyla birlikte üç kez kös vurur ve yine hep birden “Yektir Allah” ve “Ya Fettan” diye haykırırlar ve baş eğerek geriye dönüp dağılırlar. Böylece savaş da başlamış olur.

       Mehterler savaş alanında da gece karanlığında nöbetçilerin uyumamaları için sürekli çalarlar ve “Yektir Allah” diye de bağırırlardı. Savaş esnasında da çalan mehterler askerlerin cesaretlerini arttırmış ve onların psikolojik olarak savaşa hazır bulunmalarına yardımcı bir unsur oluşturmuşlardır.

       Şimdi “Tabl-ü Alem Mehterleri” olarak adlandırılan çalıcı mehterlerin teşkilat yapısını inceleyelim: Saltanat sancaklarının korunmasında görevli olan alemdarlar ile müzik gösterilerinde yer alan çalıcı mehterlerdir bunlar ve Mehterbaşı Ağa vasıtasıyla Emir-i Alem’e bağlıdırlar.

       “Emir-i Alem” veya kısaca “Mir-i’alem”, sarayda padişahın atıyla beraber gittiği zamanlarda onun yanında yürüme hakkına sahip olan ve bundan dolayı da “Üzengi Ağası” olarak tanımlanan “Birun Ağaları” diye kabul edilen ve protokolde yeniçeri ağasından sonra, üzengi ağalarının ise başında yer alan kişilerdi. Askeri tayinler, Tabl-ü alem mehterlerinin idaresi, velilerin kabulü ve karşılanıp uğurlanması, sancak tayinlerindeki sancak iletimi ve mehter gönderilmesi emir-i alemin görevleri arasındadır.

       Mehterbaşı, mehterhanenin bugünkü tabiriyle Chapellmaster’i, orkestra şefidir ve müzik eğitiminden, yeni elemanların yetiştirilmesine kadar, bir şefin görevli olduğu her şeyden de o sorumludur. Mehterbaşı davulcu alemdarlarlarının ağasından olurdu. Ancak II. Sultan Beyazıt döneminde nakkarezen alemdar ağası bu göreve atanmıştır.

       Yetki sahibi olarak mehterbaşından sonra zurnazenbaşı gelirdi. Bunların üstünlüğünün sebebi çaldığı enstrümanların mehter takımlarında ezgiyi tam olarak çalan bir konuma sahip olmalarından kaynaklanmaktaydı. “9 ve 12 katlı takımlarda, XVIII. yüzyılda 16 zurnanın birlikte çaldığı hünkar mehterhananesinde bütün zurnaların birlik ahengi içinde çalabilmeleri, zurna-zenbaşının kabiliyet ve merhametine bağlı idi. Kısa bir deyimle zurnezen-başı mehter takımının ruhu mesabesinde idi. Bundan dolayı mehterbaşından sonra en ulufeyi zurnezenbaşı olanlar alırdı.” 37

       “Mehterhanede aynı sazları çalanlar, alemdarlar ve mehterhaneye yeni giren şakirdler (mehter öğrencileri) birer bölük teşkil ediyorlardı. Sultan Beyazid-iveli devrindeki tabl-ü alem mehterleri topluluğunun ayrıldıkları bölükler şunlardır:

       - Nakkaarezenan Bölüğü (Nakkare çalanlar bölüğü)

       - Surnazenan Bölüğü (Zurnacılar bölüğü)
       - Tabbalin Bölüğü ( Davulcular bölüğü)
       - Alemdaran Bölüğü ( Zil çalanlar bölüğü)
       - Nefiriyan Bölüğü ( Boru çalanlar bölüğü)
       - Şakirdan Bölüğü (Mehter Talebeleri)” 38
       “Nakkarezenler bölüğünde sermeh-terhan (Mehterbaşı), surnazenler bölüğünde ser-zurnazenan (zurnacıbaşı) bulunuyor. Ayrıca öteki bölüklerin baş ağaları gösterilmemiştir. Yedi bölüğün içinde “kös bölüğü” nün ve çevgan-zenlerin bulunmaması göze çarpıyor. Kös bölüğü sonradan ilave edilmiş olmalıdır. II. Mahmut devrinde kös bölüğü mevcut idi.” 39        “Çevgan kullananlar ise tabl-ü alem mehterlerine bağlı değillerdi. Bunların yalnız divan esnasında mehterlere iltihak ettiği anlaşılıyor. Çevganlar musiki dışında da vezir içoğlanları, çavuş ve baş çavuşları tarafından günlük vazifeleri esnasında kullanılıyordu. Nöbet kulelerinde de çevgan çalanlar bulunmazdı.” 40

       “Tabl ü’alem-i hassa” ismindeki padişah mehterleri; en kalabalık, çalgıcıları özenle seçilmiş ve “Tabl-ı Osmani”, “Al-i Osman Mehterhanesi” veya “Tabl-ı Al-i Osman” diye de adlandırılan mehterlerdir. Köslerin ilk yer aldığı mehterler olan Padişah mehterhaneleri önce dokuz katlı, sonra on iki katlı ve en sonunda da sekiz davul ve on altı zurnadan oluşan son yapısını kazanmıştır.


32 Gülbank; Dua.
33 Gülbankın buradan sonrası Harp (Savaş) Gülbankında da aynen söylenilmektedir.
34 Üngör, E., “Türk Marşları”, Türk Kültür Araştırma Enstitüsü yayınları, Ankara, 1966, sf. 14.
35 Üngör, E., “Türk Marşları”, Türk Kültür Araştırma Enstitüsü yayınları, Ankara, 1966, sf. 14-15.
36 <Üngör, E., “Türk Marşları”, Türk Kültür Araştırma Enstitüsü yayınları, Ankara, 1966, sf. 14-15
37 Sanal, H., “Mehter Musikisi”, Istanbul-1994, sf. 11.
38 Uluçay, Ç., “Mehterhane ve Sazendelere dair birkaç vesika”, Musiki Mecmuası No.41 (1 Temmuz 1951), sf. 20.
39 Konyalı, I. H., “Istanbul Sarayları”, Istanbul, 1943, sf. 59.
40 Sanal, H., “Mehter Musikisi”, Istanbul-1994, sf. 12.


   
    copyright by musiqi dunyasi 2000-2005 ©

 


Next Page