ÁÈÇß ÉÀÇÛÐËÀÐ...
DÜSSƏLDORFDAN (ALMANIYADAN)...
Haluk Yüsel
MEHTER VE MUSIKI
Şevki Faruk KANCA
Turkiye’de Laylalar (Ninniler)
Adnan Tönel
OPERET SANATI VE TÜRK OPERETLERI
Emel ŞENOCAK
ANADOLU VE TRAKYA ALAN KUTLAMALARINDA NEVRUZ
Cengız DAIMI
|
|
(ardı)
2. MEHTER ENSTRÜMANLARI
1. DAVUL, KÖVRÜK, KÖS, TÜMRÜK, NAKKARE, TIMBAL, DEF
Davul, vurmalı çalgılar gurubu enstrüman-larından deri gerilmesiyle oluşanlarına verilen bir isimdir. Bu enstrümanları çalanlara davulcu, tabılzen ve tabbal gibi isimler verilirken, davullara da köbürge, tuğ, tavul, tuvıl ve tabl denilirdi. Davulların oldukça fazla çeşidi vardır ki kövrük, kös, tümrük, tümbal ve daha sayamadığımız bir çok benzeri vurmalı çalgı hep davul çeşidi olarak söylenir. Hatta onların ansiklopedik tanımlarında “bir davul çeşididir” gibi cümlelere rastlanılabilir. Tüm enstrümanların kökenini davullar oluşturur, davulların kökenini de ilk insanların birbirine vurarak ses çıkarttığı ve bu seslerden gerek ibadet yoluyla gerekse de farklı şekillerde yaralandığı araçlar oluşturur. Türk enstrümanlarının kökenini de davullar oluşturur ve Afrika kökenli kimi ilkel kabilelerin kullandıklarından farklı olarak, gerçek bir müzikalite içerisinde en çok Türkler’de kullanılmıştır ve bu yolla da tüm Avrupa’ya yayılmıştır. “Ağaç gövdesinin dilim biçiminde kesil
miş bir parçasını andırdığından ilk Türkler “tomruk” sözcüğüyle aynı anlama gelen “tümrük, tömrük, dümrük” gibi adlar verdiler. Zamanla Türk dili Arapça’nın etkisinde kalınca, Arapça karşılığı olan “tabl” sözcüğünün halk arasında davula dönüştüğü sanılır. Davul kasnakları önceleri ağaç gövdelerinin içi oyularak yada kalın ağaç kabukları silindir biçiminde dürülerek yapılırdı. Davul, kasnağının iki yanına gerilen deriye tokmak ve fışkınla vurularak çalınır. Usul tutarken tokmak kuvvetli vuruşları, ince bir değnek olan fışkın ise zayıf zamanları vurur. Tas biçiminde gövdeli büyük bir davul olan ve Mehter takımlarıyla Avrupa’yı da etkileyen “kös” (Fars. Kıs), modern orkestra-lardaki timbalin atası sayılır.” 47
Bir kale fethedildiği zaman çalınan davula “tab-ı beşaret”, savaşlar-da askerlerin geceleri birbirlerini göremediği için birlikten kaybolmasını önleyen davula “tabl-ı asayiş”, savaşın başladı-ğını belirtmek için vurulan davula “cenk tablı” veya “saf”, harbin bitiminde divanın toplanacağını belirtmek için çalınan davullara “ceng-i harbi tabılar”, yatsıdan sonra şehir kapılarının kapanmasını bildirmek için vurulan davula “derbend davulu” denirdi.
“Davul, musiki dışında kale kuşatmalarında düşmanın, kale duvarlarını yıkmak için lağım kazıp kazmadığını anlamaya yaramıştır. Hassas davullar yere dikili iki ağaç üzerine oturtulur ve üstüne çomağı bağlanır. Tokmak titrerse düşmanın kazma faaliyetinde olduğu anlaşılır ve derhal mukabil tedbir alınır. Türkler bu usulü Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos muhasarası esnasında bulmuşlar ve tatbik etmişlerdir.” 48
Mehter müziğinde kullanılan büyük davullarda kös denir. Asya Türkleri tarafından göçler yoluyla Anadolu’ya gelen kösler, küs-i hakani olarak da bilindikleri gibi, kimi milletlerce kuvargvh, küfleg, kümrü, küvrüga ve kümrüg gibi isimlerle de anılmıştırlar. Asya kültüründe önemli bir yer edinen köslere, Iranlılar kıs, Araplar ise nakkare demişlerdir. Nakkare de bizim dilimize zamanla geçerek biraz değişikliğe uğramış ve Nağra olarak kullanılmıştır.
“Mürteciim Asım Efendi’ye göre: <<… Kös, sadmedir… Meş-hur küp gibi bir davula denilir. Cenklerde ve büyük alaylarda çalınır. Tabur, saf ve çerge mana-sındadır…>> Ah-met Vefik Paşa ile Reshouse göre kös, çok büyük bir kazanlı davuldur.” 49
Tüm büyük kazanlı davulların kökeninin Isla-miyet’-ten önceye dayandığı gibi, köslerin kökeni de Çingiz Han dönemine dayanır ve bu devirden itibaren kullanılmaya başlansa da aslında Kubilay Han’ın döneminden sonra yaygınlaşır ve Çin’de de kullanılmaya başlanır.
Kös, büyük kazanlı davul demektir ve davul da eski Türklerde, kövrüg demektir. Yani bu durumda kös büyük kazanlı kövrüg demek oluyordu. Zaten Türk devlet yapısında da hakanlık davulu kös, vezirlerin davulu da kövrüg olarak geçer.
“Boğuk ve güçlü bir sesi vardır. Uzun saplı ve iri keçe yada kösele topuzlu tokmakla çalınır. Genellikle bakırdan yapılan gövdesinin deri gerilen yanı, dibe oranla daha geniş olur. Değişik boyları olmakla birlikte, en küçüğü bile bugün orkestralarda yer alan timballer boyundadır. Tek olarak çalındığı gibi, genellikle at veya deve sırtında çift olarak taşınır ve çalınırdı. Orta Asya ülkelerinde fil sırtında da taşınırdı. Batı müzikçileri kösü Osmanlı ordularının Avrupa seferlerinde tanıdılar ve orkestralarında kullanmaya başladılar.” 50
“Ölüm haberi, konaktan çıkış ve konak yerinin bozulmasını bildirmek için çalınan köslere “Kös-i Rıhlet”, savaşa çıkmak üzere birliklerin toplanmasını bildiren köslere “Kös-i Gaza” ve savaş için vurulan davullara da “Tabl-ı Cengi” veya “Tabl-ı Saf” denir. Bir adam boyundaki iki altın kös: Bu kös Gorlu Sultan Gıyaseddin’e aitti Tabakvt-ı Nasıri’ye göre bu kösler, ayrı ayrı arabalar üzerinde taşınıyorlardı. Aynı kaynağa göre Sultan Gıyaseddin’e (Öl. 1202) başka hakanlık sembolleri de verilmişti.” 51
Islamiyet’ten önce yaygın olan bir diğer nevbet türü de “Bulut Kükredi Nevbeti” dir. Bu nevbet Yusuf Has Hacip’in Kutatgu Bilig adlı eserinde geçer ve Hakanlık kösünün sesinin ne kadar gür olduğunu belirtir. Buradan da anladığımız gibi hakanlık kösü vurduğu zaman gök gürlemesi gibi çok yüksek bir ses çıkartır ki bundan dolayı “Bulut Kükredi” deyimiyle adlandırılmıştır.
“Anadolu’nun muhtelif semtlerinde hala Küflek, Gövlek, Kümrü veya Gümrü adıyla kullanılan (ağaç veya topraktan yapılma) su kovası tipinde iri bir kabın ağzına deri gerilmek suretiyle yapılırdı. Gövdesinin hangi maddeden yapıldığı ve hacmi hakkında sabit bir bilgi edinilmesine imkan yoktur. Zaman ve zemine göre farklı boyları bulunmuş olduğu düşünülebilir. (…) En evvel Türk ve Moğollarca kullanıldığı muhakkaktır. (Çinlilerde davulun adı “Ku” idi ki Orhun kitabesinde onu kövrükten ayrı olarak buluyoruz: <>.)”52
47 Sözer, V., “Müzik Ansiklopedik Sözlük”, Remzi Kitapevi, 4. Basım, 1996, Istanbul, sf. 207.
48 Konyalı, I.H., “Istanbul Sarayları”, sf. 38.
49 Ügel, B., a.g.e. sf. 160.
50 Süzer, V., “Müzik Ansiklopedik Süzlük”, Remzi Kitapevi, 4. Basım, 1996, Istanbul, sf. 408-409.
51 Ügel, B., a.g.e. sf. 164.
52 Gazimihal, M. R., “Türk Askeri Muzıkaları Tarihi”, Maarif Basımevi, Istanbul, 1955, sf. 3.
Materiallarla bütövlükdə tanış olmaq üçün jurnalın çap variantına müraciət edə bilərsiniz.
|